GECE KONDULAR


 İNCİR AĞACI


Daha on üçtük. Eller misketliydi.Gücümüz bir tek bisiklete yetiyordu. Senin mahallen benim mahallem kavgaları dışında. O zamanlar evlerin  boyu kısa ve bacalıydı.Herkes bir adımlık içerdeydi. 
Vakitlerden incir zamanıydı.İncirler hacı annenin bahçesinden asılıydı gökyüzüne. Henüz mahallede incir ağacını geçen bir kaç ev vardı. Bizim için en yüksek olan oydu. Ben ilk tırmananlardan oldum incire ilk kaşınanlardan. Hacı anne artık yaşlandım size emanet demişti bir kere.O zamandan beri herşeyimiz o incir altı olmuştu. Misketlerle üçgen,kuyu oyunu derken hop ağaçta buluyorduk kendimizi . En güzel incir en tepedeydi elbet. Çıka çıka öğrenmiştim; tutunacağım dalların kırılmayacağını. Vardım mı en tepeye ballı olanları al diye ses gelirdi aşağıdan;bak orda orda,yanında diye . Kaç kişiysek ona göre toplardım eşitçe. Pazar tahtalarının üstüne kurulup yerdik beraber . Hacı anne çıkardı gecekondudan olmuşmu derdi;incir,her seferinde . Olmuş derdik hep bir ağızdan.Sonra akşam olurdu. 
Oğlu Recep gelirdi.Recep’in yüzü gecekondu duvarları gibi sönük ve bazen bahçede çeşme kenarında unutulmuş beyaz kalıp sabun gibi kuruydu.Eller cepte gün sayar gibi bakıyordu etrafa çoğu zaman. Ve öylede oldu.
Günler günleri aldı aylar ayları yüzümüzde sivilceler patladı,bıyıklar yeni yetme olarak peydah oldular. Artık incir,misket ve bisiklet yoktu.Liseyi bitirmiş çalışmaya para kazanmaya başlamıştık. Yaşlarımız on sekizi bulmuştu çoktan aşık olmuştum birine,dertlenmeye başlamıştım. Dünya denen döngünün bir şeyleri elime sıkıştırdığının farkındaydım. Sorumluluklar yavaş yavaş yeşeriyordu avuç çizgilerimde .Ve anılarımızı çocukluğumuzu yerle yeksan eden o büyük tufan başlamıştı.
Dozerler,kamyonlar uzun uzadıya vinçler
makina sesleri ve insanların isteksiz hesapları bir koyup üç alıcağız avutmaları gün be gün büyümüş ve sonunda hacı annenin gecekondusunada varmıştı. Hacı anne gideli üç kez incir ağacı yeşermiş yaprak dökmüştü.Kimin umrandıydı ki hacı anne. Kimin umrundaydı ki o incir ağacı. Herkes iyi para eder gözlerle bakıyordu birbirine. Recep ne şanslı adammış nidaları. Adam akıllı abi söylemleri. Ve durmadan Recep'in muhasebesini yapan insanlar . Yedi daire alsa şu kadar eder. Vay anasını paraya bak be deyişleri bitmemiş bitmiyordu.Yavaş yavaş kapı komşuluklarının yerini mesafeli ilişkiler almış. Boş tabak gönderilmez düşüncesi yok olmaya başlamıştı . Haklarının yenmediğini yenilse bile nasılsa beş sene sonra buranın fiyatı bu kadar yükselir bahanesi o kadar rahatlatıcıydı ki ...
Recep incir ağacı ve bir gecekondu karşılığında yedi daire almış.
Yeşil bodur ağaçlar, sarmaşıklı pencereler,tahta kapılar ve kör kilitler yok olmuş.
Medeniyet gelmiş. Kentsel dönüşüm devam ediyordu. Buranın ederi bu kadardı.
Tüm mahalle mutluyduk. 
MEHMET ŞİMŞEK


                 İLLÜSTRASYONLAR


Sercan Gökay CELEP ''kayıp'' 2020


Umut KAMBAK ''karanlığın içinden'' 2020


   
                                          GECEKONDU MAHALLESİ

 Çocukken babamla havanın güzel olduğu zamanlar eski model kartal arabamızla gezmeye giderdik.
İstanbul’un bana o zaman Zeytinburnu’na çok uzak olarak düşündüğüm,aslında çok yakın olan semtlerinde Florya ,Menekşe dolaşır dururduk.Babam böyle zamanlarda geçtiğimiz hemen hemen her yerde bana çocukluğunu anlatırdı.“Buralar eskiden çayırlıktı oğlum;top oynardık “ derdi.Bende bir o kadar şaşkın ve bir o kadarda hevesli şekilde babamın çocukluğunu dinlerdim.



İşte o zamanlar babamın anlattıklarının sonu,hep çocukluğunu geçirdiği gecekondu mahallesindeki eve,bahçeye ve erik ağacına varırdı. “Nerde o eski komşuluklar, nerde o eski bacası tüten gecekondular” derdi. İnsanların akşamları sokağa çıkıp çay demlediği, çekirdek yediği, muhabbet ettiği gecekondu mahallesi… Zamanla anılar biriktikçe ve ben büyüdükçe bazı şeylerin farkına varmaya başladım , neden sokağa çıkıp saklambaç oynamıyorduk, neden kapılarımızı kilitliyorduk defalarca, neden erik ağaçlarına çıkıp erik yemiyorduk, neden gecekondular yoktu artık bu durum beni çok düşündürüyordu.Ve elimden de bir şey gelmiyordu.Çok imrenmiştim babamın anılarına, daha sonra fark ettim ki değerler yok oluyordu sürekli, insan gibiydiler doğup yaşayıp ölüyorlardı.Şuan az rastlanan ihtiyar gecekondularda bir gün gideceklerdi...
Ne erik ağacı kaldı ne hamam ne taş kaldı ne çoban ne can kaldı ne selam.
İmreniyorum.
Seyhan TAŞAR





VİRANE 

Geldiler ve yıktılar
Çocukluk anılarımızla
Dolu evleri!
Bozdular yolları,
Diktiler mabedlerini,
Geçmişimizin üzerine.
Bu yeni bir din!
Kitabı betondan dediler.
Yetmedi !
Koca bir tabela yapıp,
Yazdılar üstüne
Burda hayat var !
Bizim ev gecekonduydu
Sizin gökdelene kuş konmuyor
Kimin hayatı bu ?

Kamil ÇAVUŞOĞLU













Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

``BELLEK``

*ABSÜRT

KAYIP DÜŞ KITASI